-
1 обходить
несов.; сов. - обойти́1) врз dolaşmak; dolanmakон обошёл дом / вокру́г до́ма — evi (bir kez) dolandı
мы два́жды обошли́ пло́щадь / вокру́г пло́щади — meydanı iki kez harmanladık
мы обошли́ все ко́мнаты — tüm odaları bir bir dolaştık
обходи́ть строй почётного карау́ла — saygı kıtasını teftiş etmek
но́вость обошла́ всю дере́вню — haber bütün köyü dolaştı
когда́ ка́тер обошёл мыс... — motor burnu dolanınca...
2) ( проходить стороной) yanından geçmekобходи́ спра́ва! — sağından geç!
3) ( избегать) geçmek тж. перен.э́тот вопро́с он обошёл — bu sorunu geçti
обходи́ть кого-что-л. стороно́й — birinden, bir şeyden burcu burcu kaçmak
4) перен., разг. ( обгонять) (önüne) geçmekон обошёл тебя́ на два очка́ / ба́лла — seni iki puan geçti
он обошёл двух защи́тников — спорт. iki müdafii çalımlayarak geçti
-
2 объезжать
несов.; сов. - объе́здить, объе́хать1) dolaşmak; gezmekобъе́хать всю страну на маши́не — arabayla tüm ülkeyi (karış karış) gezmek
2) сов. объе́хать (вокруг чего-л.) dolaşmak; dolanmakвса́дник объе́хал дом и останови́лся у двере́й — atlı evi dolanıp kapı başında durdu
3) сов. объе́хать ( проехать стороной) yanından geçmekобъезжа́й ров спра́ва — hendeğin sağından geç
4) сов. объе́здить ( лошадь) yırtmak; geme eyere alıştırmakэ́та ло́шадь не объе́зжена — bu at hergeledir
-
3 разминуться
сов., разг.как же э́то мы размину́лись? — nasıl olmuş da yolda raslaşmamışız?
доро́га у́зкая, со встре́чной маши́ной нам не размину́ться — yol dar, karşıdan bir araba gelse geçemeyiz
-
4 мимо
yanından geçerek* * *он прошёл ми́мо нас — önümüzden / yanımızdan geçti
2) нареч.бить ми́мо — isabet ettirememek
ми́мо! — воен. karavana!
••пропусти́ть что-л. ми́мо уше́й — kulak arkasına atmak
проходи́ть ми́мо чего-л. — meskut geçmek ( обходить молчанием); bir şeye göz yummak ( закрывать глаза)
не могу́ пройти́ ми́мо э́того вопро́са — bu soruna değinmeden edemeyeceğim
-
5 пробегать
I проб`егатьсов.1) ( bir süre) koşmak2) разг. (пропустить что-л. из-за беготни) koşuşmaktan yetişememekII пробег`ать1) koşmak; koşarak geçmekпробежа́ть ми́мо до́ма — evin yanından / önünden koşarak geçmek
ско́лько киломе́тров ты мо́жешь пробежа́ть? — koşarak kaç kilometre alabilirsin?
2) врз geçmekкак бы́стро пробежа́ло вре́мя! — zaman ne de çabuk geçti!
гру́стная улы́бка пробежа́ла по её лицу́ — yüzünden kederli bir gülümseme geçti
у меня́ дрожь пробежа́ла по (всему́) те́лу — ürperdim
3) ( бегло прочитывать) şöyle bir gözden geçirmekза за́втраком я пробежа́л газе́ты — kahvaltı ederken gazetelere şöyle bir göz gezdirdim
-
6 облетать
I несов.; сов. - облете́ть1) ( вокруг) dolanmakоблете́ть Луну́ — Ay çevresinde bir tur yapmak
пти́ца облете́ла де́рево — kuş ağacın etrafında bir dolandı
2) ( пролетать стороной) yanından / ötesinden geçmek3) ( распространяться) yayılıvermek4) dökülmek ( о листьях); yaprakları dökülmek; yaprak dökmek ( о деревьях)II сов.облета́ть на самолёте всю страну́ — uçakla tüm ülkeyi gezmek
-
7 проплывать
несов.; сов. - проплы́ть1) врз yüzmekпроплы́ть до середи́ны о́зера — (yüzerek) gölün ortasına varmak
стометро́вку он проплыва́ет ме́нее чем за мину́ту — yüz metreyi bir dakikanın altında yüzer / alır
за э́тот рейс су́дно проплы́ло ты́сячу киломе́тров — bu sefer sırasında gemi bin kilometrelik bir yolu aldı
2) (миновать что-л.) (yüzerek) geçmekкогда́ ка́тер проплыва́л мая́к... — motor fenerin yanından / önünden geçerken...
планёр проплы́л под облака́ми — planör bulutların altından süzülerek geçti
-
8 проползать
несов.; сов. - проползти́ря́дом проползла́ змея́ — yanından bir yılan geçti
2) ( заползать) sürünerek girmek; girmek (о насекомых, рептилиях) -
9 свет
ışık* * *I м, врзışık (-ğı)лу́нный свет — ay ışığı, mehtap (-bı)
свет зари́ — şafağın aydınlığı
при све́те свечи́ — mum ışığında
свет пога́с — ışık / elektrik söndü
вы́йти из темноты́ на свет — karanlıktan aydınlığa çıkmak
прое́хать на кра́сный свет — kırmızı yanarken geçmek
••ни свет ни заря́, чуть свет — sabahın köründe
пролива́ть свет на что-л. — bir şeye ışık tutmak
II мв све́те чего-л. — bir şeyin ışığı altında
1) ( мир) dünyaсо всех концо́в све́та — dünyanın dört bir yanından, dünyanın dört bucağından
2) ( общество) sosyeteвы́сший свет — yüksek sosyete
••появи́ться на свет — dünyaya gelmek
ему́ бе́лый свет не мил — dünyayı karanlık görüyor
тот свет — öbür dünya, ahret
вы́ходец с того́ све́та — mezar kaçkını
э́то всему́ све́ту изве́стно — bunu cümle âlem bilir
вы́йти в свет — çıkmak
вы́пустить в свет — çıkarmak
ни за что на све́те! — dünyada!
См. также в других словарях:
yanlamak — nsz 1) Yana yatmak, yana dönmek 2) i Yanından geçmek 3) e, mec. Çalışıp yorulmadan başka birisinden geçinmek Validenin yanına yanlamaktan başka çarem yok! E. E. Talu … Çağatay Osmanlı Sözlük
savmak — i, den, ar 1) İstenmeyen birini yanından uzaklaştırmak Böylece Arif Ağayı başımızdan savar ve sizinle bir mehtap gezintisi yaparız. R. N. Güntekin 2) i Sıkıcı bir durumu geçirmek, atlatmak, savuşturmak, defetmek Kendini unutturmak ve bu ziyareti… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıra — is. 1) Yan yana, art arda olan şey veya kimselerin tümü, dizi Şehir esnafı şekercisinden tutun da berberine kadar iki sıra durup kendisini alkışladılar. S. F. Abasıyanık 2) Bu biçimdeki topluluğun durumu Sırayı bozmayın. 3) Belirli bir düzene ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
teğet — is., mat. Bir eğrinin yanından geçen ve ona ancak bir noktada değen doğru, mümas Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller teğet geçmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
uğramak — e 1) Yola devam etmek üzere, bir yerde kısa bir süre kalmak Üç günde yalnız üç vapur iskeleye uğradı. S. F. Abasıyanık 2) Bir yerin yanından, yakınından, içinden geçmek Ona kapıdan şöyle bir uğramak isterdim. H. Taner 3) Fırlayarak çıkmak, dışarı … Çağatay Osmanlı Sözlük
yarmak — i, ar 1) Uzunlamasına bölüp ayırmak Odunu yarmak. 2) Buğday, arpa vb. tahıl tanelerini değirmende kırmak 3) Derin yara açmak Aralarına girmemiş olsaydı boğaz boğaza dövüşecekler, birbirlerinin başını gözünü yaracaklardı. R. N. Güntekin 4) Yarık… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bakış atmak — kısa bir süre bakıp geçmek İki yanından bağrışanlara anlamadığı bir dilden konuşuyorlarmış gibi birer bakış attı. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük